Sitokin hücrelerin üzerindeki kendilerine ait resptörler aracılığı ile hücrelere etki eden, aynı zamanda başka hücreler arasında bilgi alışverişi yapan protein yapıda bir maddedir. Sitokinler immunolojik yanıt ve inflamasyon başta olmak üzere birçok hücre fonksiyonunda görev alırlar. Aynı sitokin farklı hücrede farklı görevin yapılmasında işlev görebilir veya tam tersine farklı sitokinler aynı hücre fonksiyonunu tetikleyebilir. Burada temel mekanizma hücrede bağlandığı reseptörün ve ona bağlı oluşan alt hücre cevaplarının sabit olmasıdır.
Hücre yapısında zardan başlayıp çekirdek içi DNA yapısına kadar ulaşan hücre içi haberleşme sistemi sitokinler aracılığı ile organize edilir. Hücre zarından çekirdeğe ulaşan birçok emir komuta sistemi aynı anda çalışarak hücrenin çalışmasına veya aksi yönde etki ederek hücrenin durmasına karar verdirir. Aktivasyon işlevine fosforilasyon, ki -kinaz ile biten enzim sistemleri ile çalıştırılır, deaktivasyon işlevine ise defosforilasyon denir ve fosfatazlar denilen enzim sistemi ile çalışırlar. Hücrede fosforilasyonu takiben defosforilasyon gelmesi yani aktive olan bir hücrenin tekrar inhibe edilmesi, hücrenin koordine ve sağlıklı fonksiyonu için şarttır.
Sitokinlerin sağladığı aktivasyon ve inhibisyon sistemlerinin bozulması dokuda oluşmasını istediğimiz sağlıklı inflamasyon yanıtını, immun sistemin oluşturmak istediği yanıtlar zincirini bozduğu gibi hücre proliferasyonunu da bozarak hücrenin malign değişimine bile sebep olabilir. Covid-19 da bahsedilen sitokin fırtınası denilen ve ölüme yol açan bozulmanın hücre düzeyindeki açıklaması bu şekildedir. Virüs yapıştığı hücreye verdiği hasar dışında sitokinler aracılığı ile oluşan hücrelerarası haberleşmeyi, hücrenin immun yanıtını ve buna bağlı oluşan inflamasyonu bozarak doku düzeyinde fonksiyon kayıplarını tetikler. Örneğin bu olay damar düzeyinde olduğunda, yani damarın iç yüzeyi enfekte olduğunda proliferasyonu bozulan yapıdan dışarıya ekstrinsik pıhtılaşma sistemini aktive eden fosfolipidler ve benzeri ürünler hasarlı damar içi bölgeye yayılır. Bu da aynı kesilen bir damarda olduğu gibi trombositlerin orada birikmesi ile başlayan, daha sonra pıhtı oluşumuna kadar giden süreci tetikler. Aslında kandaki trombositler damar lezyonunu tıkayıp kanamayı önlemek gibi iyi niyetlerle bu tıkacı oluştursalar da Akciğer alveollerinin çevresinde bulunan oksiyen alıp veren damar sisteminin tıkanmasına neden olarak çok ciddi sonuçlara varan trombüslere neden olabilmektedirler.
Covid-19 un hücrelere ACE reseptörleri aracılığıyla yapıştığı biliniyor. Başka giriş yolu olup olmadığı konusu tam açık değil. Organdaki ACE reseptör sayısı ile organ tutulumu arasında doğru orantılı bir korelasyon yok gibi görünüyor. Bazı dokulardaki ACE reseptör sayıları az olmasına rağmen Akciğer, Kalp-damar gibi organ tutulum oranları oldukça sık gibi görünüyor. Bu ACE reseptörleri daha fazla organların daha az semptom vermesine bağlı bir yanılsama da olabilir.
Sonuçta virüse bağlı immun ve inflamatuar yanıtları bozan, sitokinlerin çalışmasını etkileyen mekanizma çözülmedikçe virüsün hasar vermesi kolay bir şekilde önlenemeyecek gibi duruyor.
Bir Yorum Yazın